Hızırbey

Hızırbey Haber Portalı

13:54, 08 Aralık 2024 Pazar
HASED ATEŞI
HASED ATEŞI

HASED ATEŞI

Hasetçi, törpüyü yalayan kedi gibi kendi kanını içtiğinin farkında bile olamaz.


 

HASED ATEŞI

Hased: (kıskançlık), başkalarının elindeki nimeti çekememek, bu nimetin, o şahsın elinden alınmasını istemektir. Gıpta ise: Başkasının sahip olduğu imkanları beğenmek, sevmek ve meşru yollardan o imkânlara kavuşmayı istemektir. Gıpta güzel bir haslettir. Hased; Fertlerin gelişmesini önleyen, insanı içten içe yıkan, pek müzmin, pek çirkin bir huydur. Bunun için dinimizde Hased, Haram kılınmış ve ahlâkızlık sayılmıştır.

Gıpta (imrenmek); İnsanın başkalarından, ibret alarak başkalarının güzel hallerini kendisine örnek yaparak çalışması, gayret göstermesine imkân verdiği için pek güzel bir haslettir. Gençlerin, Gıpta damarlarını harekete geçirmek, Hased damarlarını körletmek bir terbiye işidir ve son derece lüzumludur.

İlim adamlarını mahveden şey haseddir. Nice hârika zekâlar, hased yüzünden, kendilerini yükseltmek, başkalarını alçaltmak için çalışmıştır. Nice imkanlar insanların ve cemiyetin hayrına kullanılma yerine, hased yüzünden ziyan edilmiş veya yıkıcılıkta harcanmıştır.

Hasetçi, törpüyü yalayan kedi gibi kendi kanını içtiğinin farkında bile olamaz. Evet, Rasûlullah Efendimizin (sav) bir Hadis-i Şerif’inde açıklandığı gibi. "Hasetçi başkalarına zarar verirken, kendisini de yer bitirir."

İnsan; Doğuştan başkalarının saadetinden zevk alan, başkalarının iyiliği, hayrını kendi iyiliği ve hayrı bilen bir yaratılıştadır. Fakat hasedle bozulan; Çözülen kimse hep başkalarının felâketinden hayvanî bir zevk duyacak hale gelir.

Hased öyle bir kurttur ki; Genç-ihtiyar, alim-cahil, hoca- talebe demeden herkesin içinde kendisine rahat bir barınak bulabilir. Musallat olduğu her bir ruhu kemirir durur.

Bu tilki yapılı mahluk, peygamber evladına bile söz geçirebilmiştir. Adem Âleyhisselâmın oğullarından Kabil kardeşi Habil'i çekememezlik sebebiyle öldürmüştü ve yer yüzündeki ilk cinayet fiilini işlemişti.

Bu sebeple Gizli şirk gibi bir şeydir bu. Başka başka çehreler göstermeğe ve masum tavırlar takınmaya da muvaffak olabilir. Tarihte nice âlimler, nice âbidler, nice kahramanlar, nice devlet adamları hased yüzünden âleme maskara olmuşlardır. Bunlardan hâlâ ibret almayanlara, ne demeli? Fakat unutmamalı; Tarihte hasede metelik vermeyenler de eksik değildir. Yoksa, dünyamız bugüne kadar ayakta durabilir miydi?

Kardeşi kardeşe, arkadaşı arkadaşa, komşuyu komşuya, âlimi âlime, kaynanayı geline, gelini kaynanaya düşman yapan yine hep bu fitnedir. Birlik, beraberlik içinde görünen nice dostlar, bunun tekme tokatlarıyla nasıl da darmadağınık olmuşlardır.

Araştırınız; Tarihte birçok cinayetin asıl suçlusunun hased olduğunu anlayacaksınız. Ama, nice masumlar, onun yerine suçlu sandalyesine oturmuş, hesap vermiştir. Bu, öyle kurnaz bir canidir ki, her cinayeti işler; fakat hiçbir zaman yakayı ele vermez.     Onu suçlu olarak yakalayanlar bile onu asla cezalandıramaz. O her işin içinden sıyrılıp çıkmasını bilir. Ama hangi taşı kaldırırsanız altında onu bulursunuz.  Ah o ne dessastır (Çok aldatıcı!)

Sakın; Dünyanın mevcut imkanlarını, atom, hidrojen bombalarını hasedin eline vermeyin. Sonra dünyanın mahvol ası bir an meselesi haline gelir.Çünkü o, öyle bir oburdur ki, dünyaları yiyip bitirmeden doymak, tatmin olmak bilmez.

Mikroplar; Bedenen zayıf düşmüş insanlara musallat oldukları ve kendilerine yem olarak öylelerini buldukları gibi. Hased mikrobu da; Ruhen fakir düşmüş, ruhen çökmüş insanlara musallat olur. Bu suretle onların zaten yıkılmaya yüz tutmuş ruhlarında bir müddet saltanat kurar.

Hased, Hırs ve Kinle pek kolay dost olur; O ne yapıp, yapıp hırslı ve kindar kimselerin ruhlarını hemen buluverir. Ve bu zavallı ruhların sağlam kalan taraflarını da bir güve gibi kemirmeye devam eder durur.

Vücuda yerleşip vücutta şahlanan bazı mikropların, mikrobiyoloji uzmanlarını aciz bıraktığı gibi. Hased de en yetişkin, en maharetli İrşadçıları aciz bırakmış ve mağlup etmiştir.

Mikropla Hased arasında ne de büyük benzerlik var. Leş kargaları gibi her ikisi de yıkılmış vücutların mirasına konuyorlar. Bu ahbap çavuşlar, birbirlerine o kadar sadakatle bağlıdırlar ki, birbirlerinin menfaatlerini gözetmede hiçbir ihmâlleri olmaz. Çünkü, mikrobun yerleştiği vücut zayıflayınca, hasede zemin haline gelen bir ruh tablosu ortaya çıkar. Hasedin, sahip çıkıp delik deşik ettiği ruh ise bedeni zayıf düşürür, onu mikropların yemliği haline sokar.

Kim bilir belki de kimsenin haberi olmadan birbiri ile anlaşıp geri kalmış milletleri aralarında paylaştıkları ve sömürdükleri iddia edilen süper devletler gibi, bunlar da bizim hiç haberimiz olmadan varlığımızı aralarında paylaşmışlardır.

Sakın insanların Hased damarlarını tahrik etmeye kalkışmayınız. Hased damarı tahrik olmuş bir insan şehvetine, şöhretine ve servetine mağrur ve mahkûm olmuşlar gibi pek gülünç durumlara düşmekte. Neticede her yıkılıştan ayrı bir öfke ile doğrulup çevresini yakıp yıkmaktan geri durmayan bir dehşet, bir felaket kaynağı olmaktadır.

Bu davetsiz misafir, bizim kapımızı da çalabilir. Bizim içimizde de kendisine bir çevre bulabilir. Bunun için kendimizi başkalarının yerine koyup deneyelim. Acaba arkadaşlarımızın başarı ve mutluluğunu kendi başarı ve mutluluğumuz bilip sevinebiliyor muyuz? Dostumuzun meşrû ticaretinden büyük kârlar elde etmesine dayanabiliyor muyuz? Hatta bundan büyük bir zevk alabiliyor muyuz?  İşte bu sorunun cevabı hased karşısındaki yerinizi tayin edecektir.

Komşumuzun, tanıdığımızın, çoluk çocuğuyla çok mesut bir aile hayatı sürdüğünü görünce "Ne güzel, Allah bunu herkese nasib eylesin" diyebiliyor muyuz? Çünkü, bu da çok önemlidir; içimizden bir kimseye nasib olmuş bir saadetin herkes tarafından erişilmesini, paylaşılmasını arzu etmek bir ruh zenginliğinin işaretidir. Hased böyle ruhlara saldırmayı göze alamaz.

Hased ateşi içimizde alevlendiği zaman, hemen Cenâb-ı Mevlâmıza sığınalım. Bir taraftan da abdest ve boy abdesti ile onu söndürmeye çalışalım. Hasedi en çok yıldıran şey kadere imandır. Hased, içimizde ne kadar şahlanırsa şahlansın, kadere imanımızı takviye ettiğimiz zaman, onun derhal dizlerinin feri kesilir. Hulâsa iman ve ibadet nurundan o çok yılar. Çünkü, onun çok iyi bildiği gibi bu nur mutlaka onun belini kırar.

Hasetçinin de bize şerri dokunabilir; ama ondan korkumuz yoktur. Çünkü, Felak suresinin son ayetinde Allah‘u Teâlâ (c.c), «Hased ettiği zaman hasetçinin şerrinden Allah'a sığının.» Buyuruyor.

Dikkat ettiniz mi hased, hasetçi işte böyle ayetlere konu olmuştur, bunu hiç unutmayalım. Her şeyin dizgini Cenab-ı Hakk'ın (c.c) elindedir. O, dilemedikçe bize hiçbir fenalığın tesiri dokunmaz. O halde Onunla dost olalım, her korkudan, her sıkıntıdan her felaketten, her musibetten böylece kurtulalım. Hased gibi kötü huylar ve davranışlar üzerimize saldırırsa ne yapalım diye sormayın.

Üzerimize korkunç bir köpek saldırdığı zaman, onunla boğuşma yerine onun sahibine onun ipini çekmesini rica etmeye alışık değil miyiz?

Tanınmış ruh hekimlerinden Prof. Dr. Ayhan Songar, fakültelerinin bir mezuniyet gününde öğrencilerine yaptığı bir sohbette şunları söylüyor: "Birbirine gerçek dost iki kadın gördünüz mü? Ben görmedim. Her kadın bütün diğer kadınları kendine rakip görür ve (bilerek veya bilmeyerek) hepsinden nefret eder. Bu, kadınlığın tabiatında vardır. Erkeklerde ise bu rekabet hissi daha çok meslektaşlar çevresine ortaya çıkmaktadır. Daima, kendi yapamadığımızı yapana hasedle bakar, ondan nefret eder, onu küçültmek isteriz."

Niçin onları sevmeyi, anlamayı bir kerecik olsun denemez, neden meselenin kökünü bir defada kendi içimizde aramayız?

"Aramayız, çünkü bütün bu aşağılık hislerini, düşmanlık duygularını, şuuraltı çatışmalarımızı kendi kendimize bile itiraftan çekiniriz, korkarız. Bildiğimiz sadece Mesut olmadığımızdır.

"Bize göre memnuniyetsizliğimizin sebebi, kendi dışımızdadır, biz hep haklıyız."

İnsanın hayatı; Namuslu, şerefli, faziletli, yüksek ilim ve irfan sahibi kimselere gıbta ile geçmeli, şuna buna hased ile heba olmamalıdır. Büyük adamların ufak tefek kusurları kat'iyyen nazar-ı dikkate alınmamalı. Her fırsatta onların güzel halleri, gıbta edilecek örnek yönleri ortaya konmalıdır. Her cemiyetin en çok muhtaç olduğu şey, örnek insanlardır. Yeni nesillerin örnek alabileceği, kalıbına dökülebileceği insanlar her cemiyette sayılı ve sınırlıdır ve bunların şahsiyetlerini korumak için üzerlerine titremeli ve kendilerine gıbta etmeliyiz.

İnsan başkalarının zararını ister bu hevesine ulaşmak için hile tuzak vs yollara başvurur ise netice de asıl zarara uğrayan asıl musibete gark olan ve gerek bu dünyada gerek ahirette azaba düçar olacak olan da yine kendisidir. Çünkü Allah'u Azimüşşan Kuran’ı Kerim’inde şöyle buyuruyor:

«Onlar hileye başvurdular, Allah da onların tuzağını boşa çıkardı. Allah hileleri boşa çıkaran­ların en hayırlısıdır.» (Ali- İmran Suresi- 54)

Yani hasedçinin hilesi, tuzağı İlahi irade ile yine kendine döner. Yaptığı kötülüğünün karşılığı ya kazdığı kuyuya kendi düşer ya da Allah'u Azimüşşşanın takdiri olan çetin bir azaba uğrar. Ve netice de elde ettiği de kendi zararından başka bir şey değildir.

Gerek hasedçinin hasedi gereği yaptığı kötülükler gerek nefsi, şehveti doğrultusundaki kötü amel­leri neticesi başı derde girer maddi veya manevi sıkıntılar içinde kıvranır. Her insanın hayatında sıkıntılı anları hiç kimsenin deva bulamadığı kederleri olmuştur.

Böyle durumlarda insan; Ellerini açar Rabbine dua eder niyaz eder. Duasının kabul olacağına inan­dığı zaman ve mekanlarda dua etmeye meselâ imkanı olsa Kabe de beytullaha yüz sürerek veya Medine-i münevvere de ravza'ya yüz sürerek, veya bir Allah dostunun huzurunda, hasılı içinde bulunduğu bu durumdan kurtulmak için niyaz eder gözyaşı döker ve Allah'u azimüşanın takdiri ile sıkıntılarından kurutulur.

Ama gün gelir sıkıntılar geçer dertler, ızdıraplar unutulur, İçinde bulunduğu bu halden kurtarması için Rabbine yalvardığını hatırına bile getirmez.

İşte böyle olanları da Allah'u Azimüşşan Kuran’ı kerim’inde şöyle ihtar ediyor.

«İnsanın başı derde girince, gönülden O'na yönelerek Rabbine yalvarır. Ama sonra Allah kendi tarafından ona nimet ve imkân verince, daha önce bütün acziyle gönülden O'na yal­vardığını unutur ve Allah yolundan kendisini saptırması için O'na birtakım şerikler uydurur. De ki: «İnkârınla biraz oyalan, biraz zevk al bakalım! Nasılsa sen kesin olarak cehennemlik­lerdensin!» (Zümer Suresi- 8)

Ve Hased hastalığına karşı yine Kur'anı kerimde reçete ararsak karşımıza şu ayetler ilaç olarak çıkacaktır.

«Allah sana bir sıkıntı verirse, onu O'ndan başkası gideremez. Sana bir iyilik dilerse O'nun nimetini engelleyecek yoktur. O'nu kullarından dilediğine verir. O, bağışlayandır, merhametlidir.» (Yunus Suresi-107)

«Allah sana bir sıkıntı verirse, O'ndan başkası gideremez. Sana bir iyilik verirse başkası onu engelle­yemez. O, her şeye Kadir'dir.» (En’am Suresi-17)

«O, kullarının üstünde yegane tasarruf sahibidir. Hakim'dir, haberdardır.»                                 (En’am Suresi-18)

Yukarıdaki ayetler de gösteriyor ki neye sahip isek Allah vergisidir. Ne ile ızdırap çekiyor isek de yine Allah'ın takdiridir. İşte takdire boyun eğenler onlardır ki hiç kimseye haset etmez Allah'u Teallanın kendilerine takdir ettiğine razı olarak hayatlarını sürdürürler.

Hased hakkında Rasullullah Aleyhisselatü vesselam Efendimiz Hadis-i Şerif’lerinde şöyle buyuruyor:

"Allah’u Teâlâ'nın aziz ettiğini kimse zelîl edemez,

Allah’u Teâlâ'nın zelil ettiğini kimse aziz edemez." (H.ş)

"Geçmiş ümmetlerden iki kötülük sizlere bulaştı. Hased ve kazımak. Bu sözümle onların baş­larını kazıdıklarını anlatmak istemiyorum. Dinlerinin kökünü kazıyıp yok ettiklerini söylüyo­rum. Yemin ederim ki, imanı olmayan, Cennet'e girmeyecektir. Birbirinizi sevmedikçe, ima­na kavuşamazsınız. Birbirinizi Sevmek için, çok selâmlaşın." (Hâdis-i Şerîf- Berîka)

"Hased etmekten sakınınız. Biliniz ki, ateşin odunu yok etmesi gibi hased de iyilikleri yok eder." (Hâdis-i Şerif- Mişkat)

Ve İslam büyüklerinin sözleri:

Hased'den daha kötü bir şev yoktur. Çünkü hased eden kimse. Şu beş kötülüğün içine düşer:

1- Bitmeyen gam ve kedere tutulur.

2- Hased etmesi, onun için sevabı olmayan bir musibet olur. Onun günaha girmesine yol açar.

3- Hasedinden dolayı kınanır, ayıplanır,

4-  Allah'u Teâlâ ona gazab eder.

5-  Allah'u Teâlâ'nın yardım ve ihsan kapıları kendisine kapanır. (Ebü'l-Leys Semerkandî (k.s)

Hased eden insan. Allah'u Teâlâ'nın kendisine verdiği şeylere razı olmaz.

Böyle kimseden Allah'u Teâlâ razı olmaz. Allah'u Teâlâ'nın bir insandan razı olmaması ise, felâ­ketlerin en büyüğüdür. Artık o insan, dünya ve ahirette de hüsran içindedir. Yani zarardadır.  (Muhammed Akkermânî (k.s)

Bütün kötülüklerin başı, kaynağı üçtür:

Hased, Riya (gösteriş) ve ucb (kendini ve yaptığı işleri beğenme). Kalbini bunlardan temizlemeğe çalış. (İmam-ı Gazali (k.s)

Hased edenin ömrü üzüntü ile geçer.

Hased ettiği kimsede nimetin azalmadığını, hatta arttığını görerek sinir buhranları geçirir.

Hased'den kurtulmak için ona hediye göndermeli, onu methetmeli, ona karşı tevazu göstermeli, onun nimetinin artmasına dua etmelidir. (M. Hâdimî (k.s)

Bütün sebeplerden doğan düşmanlığın giderilmesi mümkünse de hased sebebiyle olan düşmanlı­ğın yok olması mümkün değildir. O; dehşetli, korkunç, müzmin bir hastalıktır. Hasedin ilâcı, hased edilen kimsenin gıyabında (arkasından) nimetinin artmasına dua etmek, yü­züne karşı sevgi ve dostluk göstermektir. (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî (k.s)

"Komşularından av kapmak aslanlara ayıptır, köpeklere değil." Mevlana (k.s)

Kaderi tenkit eden başını örse vurur kırar. Rahmete itiraz eden rahmetten mahrum kalır.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Rabbim bizi ve bütün ümmeti Muhammed'i kendisinden isteyen ve dileğine nail olan, nimetlere kavuşan ve kavuştukları nimetlere şükürden ayrılmayan, sağlam bir iman ile Zikreden bir kalb Ve hayatını sünneti seniyye ile rızayı ilahi ye göre sürdüren, son nefesinde iman ile ruhunu teslim eden kullarından eylesin. Âmin. -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kaynaklar: 1- İlkadım dergisi, 09-2004

2- Diyanet Takvimi -8- Kasım- 2007- Perşembe